ŞAHİT
Rahman ve Rahim olan ALLAH’ın adıyla;
1. Kendilerini dünya hayatının aldattığı kimseler, apaçık bir ziyan içindedir. Dünya hayatı, kısa bir denemedir. Sonra dönüş, alemlerin Rabbinedir. Şükür, Rabbinedir.
2. Bakanlar için, göğü burçlarla süsledik. Her birini bir amaca hizmetkar ettik. İnsan’a da güzel bir işaret verdik, yaratmada bir sınır ve kusur olmadığını apaçık gösterdik.
3. Biz yaratmaktan habersiz değiliz. Her türlü yaratılışı, çok iyi biliriz. Katımızda her şeyin yazılı olduğu bir kitap vardır. Onu, Rabbin yazmıştır.
4. İnsan, ne ilk yaratılanlardandır, nede son yaratılanlardan. İnsan’dan önce nice varlıklar yaratılmıştır ve sonra da yaratılmaya devam edilecektir.
5. İnsan, ne ilk imtihan edilenlerdendir, nede son imtihan edilenlerden. İnsan’dan önce nice varlıklar imtihan edilmiştir ve sonra da nice varlıklar imtihan edilecektir. Rabbin, ebedidir.
6. Şimdi insan, Bize misal getiriyor da, güya dünya dışında bir yerde yaşamayı başarırsa, kıyametin şiddetinden kaçacağını zannediyor. Doğrusu bu, gülünç bir şeydir.
7. İnsanoğlu, ister kendisine en uzak olana gitsin ister en yakın olana, nereye giderse gitsin kıyamet kendini kıskıvrak yakalayacaktır. Geçmişte hiçbir topluluk onun şiddetinden kaçamadı, üstelik onlar güç bakımından da daha ileriydiler. Şimdi bunlar mı kaçacaklar?
8. Kıyametten sonra ilk yaratmaya nasıl başlandıysa, yine öyle başlanır. ALLAH’ın sünnetlerini tanıyın, O’nun sünnetlerin de bir değişiklik asla söz konusu değildir.
9. İlk yaratma, öldürme ve sonra yeniden diriltme de O’nun sünnetidir.
10. O, toprağın sizlerden neler eksilttiğini çok iyi bilir.
11. Noksanlıktan münezzeh olan ve toprağın sizlerden neler eksilttiğini çok iyi bilen ALLAH, sizleri ilk yaratılıştaki gibi yeniden yaratmaya kadir’dir. Aklınızı kullanmaz mısınız?
12. O, her şeyin yaratıcısı ve tek bir İlah olan ALLAH’tır.
13. İnsan, öldüğün de bilinci de kendisiyle birlikte ölür. Ölümünden sonra milyarlarca yıl geçse bile, zamanın nasıl geçtiğinden tamamen habersizdir. Sonra yeniden diriltildiğinde çok kısa bir süre kaldığını sanır. İnsan için, sanki ölümüyle dirilişi bir gibidir.
14. Yeniden diriltildiklerinde şaşkınlık içinde etraflarına bakarlarken, Rabbin buyurur “Yeryüzünde ne kadar kaldınız?” Onlar “Bir gün veya daha az, istersen sayanlara sor” diye cevap verir.
15. Oysaki aradan sayısını sadece Rabbinin bildiği çok uzun bir süre geçmiştir. Ancak insan, bilinci yerinde olmadığı için geçen zamanın hiç farkında değildir.
16. Cennet ile Cehennemin arasına çekilen sur, iki gezegenin arasındaki uzaklık mesafesidir.
17. Ölümlü insan, Dünya hayatında zorlu bir yaşamda kendini geliştirdi de, Cennette bolluk ve nimet içinde olan ölümsüz bir yaşamda boş mu yaşayacağını sanıyor? Ölümlü Dünya hayatında teknolojiye yakınken, ölümsüz Cennet hayatında uzak mı kalacağını düşünüyor? Ölümlüyken zeki de, ölümsüzken salak mı bırakılacağından endişe ediyor? Bu, insanların boş kuruntusudur.
18. Biz, sana Cennet ile Cehennem halkının karşılaşması haberini, Kur’an’dan ve Hikmetten gerçek olarak anlatacağız. Cennet halkı, tıpkı Dünya’da olduğu gibi icat edeceklerdir. Bolluk ve bereket içinde rızık korkusu olmayan insan, ne yapabilir? Tıpkı Dünya’daki gibi kendilerini geliştireceklerdir. Cehennemin yıldızı, Cennetin de yıldızıdır. Cennet de, Cehennem’de aynı yıldızın çevresindedir. O yıldız, Cennete güzellik, Cehennem’e azap getirir. Cennettekiler, Cehennem halkını ancak icat ettikleriyle gözleyecekler ve icat ettikleriyle ziyaret gerçekleştireceklerdir. Cehennemin gündüzü yakıcı bir ateşin altında azapla geçer, gecesi de karanlıklar içinde karanlıklardır. Cennet halkı, yakıcı alevin olduğu yere inmeye çekinir, o, dayanılmaz bir ateş’tir.
19. Cennet halkı, icat ettikleriyle Cehennemin gece olan yüzeyine indiklerinde, onları gören çamurlu ve sıcak bir su içmek zorunda kalmış, ALLAH’ın güzel ve hoş olan rızıklarından yoksun bırakılmış olan o zalimler “Suyunuzdan veya Allah'ın size verdiği rızıktan biraz da bize verin! Ve “Bizi bekleyin, nurunuzdan bir parça ışık alalım ” diyeceklerdir. Cennettekiler “Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır. Arkanıza dönün de bir ışık arayın!” diyeceklerdir.
20. Oysaki arkalarında, onları sürekli izleyen yakıcı bir ateş azabı beklemektedir. Sabah olduğunda çılgın alev, korkutucu yüzünü cehennem halkına çevirir. Cehennem’in sabahı, ne kötü bir sabahtır! Yakaladığında, ne bırakır ne devam ettirir. Yıldız yüzünü gösterip kendilerini yakaladığı zaman, kaçmaya çalışsalar kaçamazlar. O’nun yakıcı alevi, bir yere kımıldayacak derman bırakmaz.
21. Ateş, sırtlarına ve yüzlerine doğru vuracaktır. Yakıcı alev doğarken, doğduğu yönün tersine doğru kaçmaya çalışırlar. Kaçmaya çalıştıkları sırada sırtlarına vurur, yakaladığını sırt üstü yatırır ve sonra da yüzlerine vurur. Ateşin sıcağından bitkin düşüp oldukları yere sırt üstü olarak uzandıkları vakit, ateşe ister yüzlerini isterseler de sırtlarını dönsünler! Çılgın ateş, Cehennemin yüzeyini kızdırdıkça kızdırır, o kızdırdıkça cehennem öfkelenir. Artık nereye dönerseler dönsünler, üstlerinde de altlarında da ateşten tabakalar olacaktır. Cehennem halkı çıplaktır, orada elbise yapacak bir imkan veya bir materyalde bulamazlar. Olmayan şeyi nasıl bulsunlar? Yıldızın kavurucu sıcaklığı çıplak bedenlerine vurduğu vakit, kuşkusuz elbiseleri de yakıcı ve yalın bir ateş’tir.
22. Cennettekiler ise yumuşak yastıklı tahtlarına kurulurlar, ne bir tasaları vardır nede bir dertleri. Eşleriyle beraber eğlenirler ve sevinç içindedirler. Diledikleri işleri yapmaya bolca vakitleri vardır. İri gözlü huriler, inci gibi saçılmış gençler onlaradır. Giysileri ipektir. Ne günaha girerler nede günaha sokacak boş bir söz işitirler. Her komşuları Salihlerdendir. Canları hangi yiyeceği istiyorsa, her biri onlara gece gündüz diledikleri zaman ulaşabilecekleri şekilde verilmiştir. Orada ne bir fırtına, ne bir kasırga nede şiddetli bir hortum bulunmaz, rüzgar bile Cennet halkına ılık esmesi için terbiye edilmiştir. Cennettekilerin yeri ne güzeldir.
23. Bu, inananlara bir müjde ve inkar edenlere de bir uyarıdır. O, her türlü batıl sözden uzaktır, O’nun bildirdiği de buyurduğu da ancak gerçektir.
24. Şahit olarak da ALLAH yeterlidir. O, ne güzel şahittir.